1671 yılı dolaylarında Tımışvar’da bir yerli kulu ağasının oğlu olarak dünyaya geldi. Gençlik yıllarına tesadüf eden Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları’nın ilk dönemlerinde bölgedeki çeşitli akınlara katıldı. 1688’de bir görev vesilesiyle bulunduğu Lipova Kalesi’nin Habsburg kuvvetlerince ele geçirilmesi neticesinde esir düştü. On bir yıla yakın bir müddet boyunca Viyana, Graz ve Linz gibi şehirlerde esir olarak tutuldu. Karlofça Antlaşması’nın imzalanmasının (1699) ardından firar ederek memleketine döndü. Esaret yıllarında konuşacak ve yazacak derecelerde iyi bir şekilde öğrenmiş olduğu Almanca bilgisi sayesinde Tımışvar eyâleti dîvân tercümanlığına getirildi. Gerek Osmanlı İmparatorluğu’nun Tımışvar ve Belgrad paşaları ile ve gerek sınırın diğer tarafındaki Habsburg komutanları ile yakın münasebette bulunarak Osmanlı-Habsburg serhaddindeki çeşitli meselelerin hallinde önemli rol oynadı. Tımışvar’ın 1716’da işgal edilmesinin ardından Belgrad’a, buranın da 1717’de düşmesi ile Vidin’e yerleşerek tercümanlık vazifesini sürdürdü. 1720’li yıllarda İstanbul’da yaşayan Osman Ağa burada Habsburg dil oğlanlarına Türkçe hocalığı yaptı. Şehbender Ömer Ağa’nın maiyetinde 1726-1728 senelerinde Viyana’da diplomatik bir misyon ile bulundu. 1738’de Vidin’de vefat etti. Osman Ağa’nın esaret hatıralarını anlattığı eseri dünya çapında meşhur olmuş ve pek çok dile tercüme edilmiştir. Paşalar ve Generaller Arasında, hayat hikâyesinin bir nevi devamı olarak mütalaa edilmektedir. Ayrıca resmî yazışma usulleri, tercümanlık ve tarih sahalarında telif ve tercüme eserler de kaleme almıştır.